25 Nisan 2011 Pazartesi

Geciken yazı

Biraz geç oldu ama  23 Nisan etkinliğimizi anlatayım. Bizim okulda 23 Nisan bir gün önceden kutlandı. Bende Defne'yi okula götürdüm.Benimki zaten okul delisi. Sürekli evde okula gidiyor, sınav yapıyor, öğrencileriyle telefonla konuşuyor, oyuncaklarını okula götürüyor ...  Kısacası beni taklit ediyor. Neyse okula bakıcımız getirdi ben sabahtan gitmiştim. Tabi o arada tenefüs zili çalıpta bütün çocuklar bağıra çağıra koşuşturunca kızçem korktu ve başladı ağlamaya. Neyse ana sınıfına götürdüm. Orasını renkli renkli görünce sustu. Biraz ortama alışınca sınıfa götürdüm. Tabi çocuklar başına toplanınca yine kucağına al diye ağladı. Neyse ki çocuklar biraz ilgilenince sustu. Koridorlarda "anne buyası okul mu?" diye koşuşturdu. Sonra tören başladı. Çocuklar gösteri yaparken benim kızçe dayanamayıp. Kendini piste attı. Onlarla birlikte o da popo salladı. Defne'yi ilk defa bu kadar kalbalığın önünde oynarken gördüm. Normalde kalabalıkta delirmiş gibi ağlıyordu. Üstelik hiç utanmadan oynadı. 
Evet sonunda Defne'de olumlu yönde bir gelişme gördüm. Bu başlangıç oldu ve devamı gelsin istiyorum.

18 Nisan 2011 Pazartesi

Misketler çöpte

Geçen hafta sonu Defne doğduğundan beri geçirdiğimiz en gerilimli hafta sonu idi. Cumartesi sabah erkenden kalktık. Defneyi önce yıkadım. Sonra o odasında oynarken bende kahvaltı hazırlayayım dedim. Ben mutfaktayken sen oyuncak sepetini boşalt dibindeki misketleri çıkar ve misketi ağzına al... Mutfaktayken bir öksürük sesi duydum ve içeri koştum. Defne nefes almakta zorlanıyor. Önce kusturdum. Parmağımı ağzına soktum. Nefes almakta zorlanmayınca sordum. Ne yaptın diye? Misketleri ağzıma soktum demez mi? Yuttun mu kızım diye defalarca sordum. Yutmadım çıktı diyor ama emin olmadım ki. Hemen Dr. gittik. Röntgen çektiler. Misket falan gözükmediğini söyledi dr. ama bu misketler cam olduğu için bazen röntgende çıkmayabiliyormuş. Dr. yutsada bir iki güne tuvaletiyle birlikte çıkabileceğini söyledi. Bizde eve geldik. Olay bundan sonra başladı. Eve geldik kızçe bir kustu ki anlatamam. Neyse mikrop kapmıştır dedik. Yatırdık. Uyudu derken birden yine kusma ve bu olay 4-5 kere devam etti. Kalktık başka Dr. gittik. Oradaki Dr. da bunların bazen röntgende gözükmediğini çocuk cerrhisi olan bir hastaneye gitmemizi orada gözetim altında tutmamızı söyledi. Bazen bu tarz maddeler mide girişlerinde takılıp kalbiliyormuş. Neyse Göztepe eğitim araştırma hastanesinde hafta sonu dahil sürekli çocuk cerrahisi varmış. Oraya gittik yine film çekildi yine bişey çıkmadı ama bu arada kusma devam ediyor. En sonunda bir iki saat daha bekledik. Baktık kusma biraz dindi eve döndük. Aslında bizim kızçe üşütmüş galiba. Çünkü gecede ateşlendi. İki gündür ağzına sütten başka birşey girmiyor. Yani iki olay üst üste gelince iyice gerildik. Şimdi hala hasta ama en azından misket yutmadığına eminim. Şimdi bütün misketler çöpte. Bütün ufak oyuncaklarda. Ama bu olayı araştırıken öyle garip şeyler okudum ki. Bilgisayarın klavyesinin tuşlarını bile söküp yutan çocuklar varmış.Nereye kadar herşeyi toplayabiliriz. Bu bilinci nasıl oluşturabiliriz. İlla böyle bir olay mı yaşaması gerekiyor insanın. neyse şimdi korkudan Defne'yi tek başına odada bırakamıyorum. Şimdi de ilk işim deterjanları yüksek raflara kaldımak olacak.

15 Nisan 2011 Cuma

Bu aralar biz

 Şükür kavuşturana mı desem acaba. Bir türlü fırsat bulupta yazmadığım bloğuma sonunda yazbiliyorum. Öncelikle resimde gördüğünüz kuştan bahs edeyim. Daha önce söylemiştim. Ev aldık ve taşındık diye bu ev bize kısmetli geldi. Kapımızın önünde yaklaşık on tane köpek balkonumuzda kuşlar. Site içinde güvercinler, kargalar. Tabi bu duruma en çok sevinen Defne. Konudan uzaklaşmadan, bu güzel kuş bir ara balkona konup duruyordu. Bende ekmek koydum yesin diye. Sonra bir gün perdeyi bir açtım seninki saksıda oturuyor hemde hiç kıpırdamıyor.Defne'yi çağırdım baya bir bakştık. Sonra herhalde kuş üşüdü falan diye düşünürken bir baktımiçinde yumurtası var. Tabi çok sevindik. Defne hemne başladı. Annesi  üşümesin diye otuymuş, Yumuytasından yavyusu çıkacak annesi ona böyle böyle uçmayı öğyetecek diye. Tabi bu bilgilere Tübitek yayınlarının yuvada isimli kitabından sahip. Üstelik bu kuş tam Defne'nin odasının camında yan  yana yatıyorlar.Kızçem sürekli gidip bakıyor. Ne zaman çıkcak diye soruyor.İşte yaşayarak öğrenme diye buna derim. Ehhh artık bebeğimize hediyelerimizi bekleriz.
         
  Evde bunlra var işte. Defne de ise çok şeyler. Artık büyüyor galiba. Dün elleri dikkatimi çekti. İlk hallerini hatırlıyorumda. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini daha iyi anlıyorum. Ama ben hiç geçmesini istemiyorum. Defne'nin büyümesini ise hiç istemiyorum. Onu hep kollarımın arasında sıkıca tutmak ve bırakmak istemiyorum. Galiba bende bu kuş kadar bile cesaret yok ona uçmayı bile öğretmek istemiyorum. Ama istemesemde yapıyorum. 
O ise ortalarda ben artık büyüdüm kendim yapabilirim, kendim yiyebilirim, kendim kendim..... diye geziniyor. Hırçınlıkları hat safhada. Herşeye nedensiz yere ağlıyor. Artık kendi başına hiç oyun oynamıyor. Bu ara sürekli iki oyuncağını konuşturma telaşında. Üzerini giydirmek işkence. İlla istediği kıyafeti giyecek. Sokağa yağmurlu havada terlikle çıkacakmış. Güzel havada şapka ve atkı takacağım diye tutturuyor. En büyük sorunlarımızdan birisi öfkesini bazen kontrol edememesi. Bize seni sevmiyorum git diye bağırıyor. Bir iki kez bana öfkesinden vurdu. Tabi bu durumda kesinlikle alttan almıyorum. O da yaptığı yanlışın farkına varıp ağlayıp sarılıyor ama artık beni çok yoruyor... Şu bir gerçek bir çocuk dünyaya geldiği andan itibaren zor bir çocuksa hayatı  boyunca da zor bir insan olarak gidiyor. Defne'de öyle geldi öyle gidecek artık değişecek ümitlerimi tamamen kaybettim.
Neyse bu kadar zorluğun arasında güzel şeylerde zor  var tabi bu kamera çekimini yaparken gülmemek için kendimi zor tuttum. Sonra kendisiyle beraber izleyip çok güldük.