29 Eylül 2010 Çarşamba

Tuvalet Eğitmi 2

          Evet Defne'nin tuvalet eğitiminde son noktayı koyduk. 3-4 gündür geceleri de bez bağlamıyoruz. Zaten bağlarken de Defne uyuduktan sonra bezi bağlıyordum. Aslında bez bağladığım gecelerde altına yapıyordu.Geceleri gene mızırdanıyordu ama ben çiş yaptığını anlamıyordum. Şimdi ise gece kendisi uyanıyor tabi biraz mız mız şekilde çişin geldimi diye sorunca evet diyor. Sonra tuvaletini getirip yaptırıyorum. Hemen geri uykuya dalıyor. Şimdilik kazamız yok. Eminim olcak. Olsun hazırlığımızı yaptık. Yatak koruma altında. Çarşafı da yıkarız olur biter.
      Teşekkürler  güzel ve akıllı kızım inan beni büyük bir yükten kurtardın. Bu kadar erken olacağını tahmin etmemiştim.

28 Eylül 2010 Salı

Hafta sonu kahvaltısı

Yaşasın çimenler,  deli gibi koşmak, özgürce oynamak ve korkusuzca yürümek...



Fotoğrafların arka planları sanki fotoğrafçıda çekilmiş gibi çıkmış.




Geçtiğimiz hafta sonu değişiklik yapıp Sapanca taraflarına gidelim dedik. Daha öncede orada gittiğimiz Naturköy isimli yere gittik. Gerçekten doğayla başbaşa kalbileceğiniz bir yer. Bir yanda ördekler, bir yanda şırıl şırıl akan sular,bir yanda yemyeşil doğa. Üstelik çocuklarında eğlenebileceği bir yer. Ya da Defne için öyle suya taş atmak en büyük hobisi. Köpekler, ördekler zaten can dostu. O kadar eğleniyor ki yemek bile yemiyor . Yani biz karnımızı zar zor doyurup onun peşinde koşuyoruz. Ama o kadar çok mutlu oluyor ki. O gülüşleri herşeye değiyor. Bütün huysuzlıklarını affettiriyor.Canım kızım benim...

27 Eylül 2010 Pazartesi

Bunlarda Benim Cicilerim

Annem çorap ve ayakkabılarımı giydirmeyi unutmuş. Güzel poz vermişim değil mi?

Elbisem nasıl, ya ojelerim uyum sağlamış değil mi?

Kemerim yakıyor değil mi?

Gelin koltuğuda pek rahatmış.

Of şu düğün bitse de kaçsam diye kapıya bakıyorum.


Tokam nasıl?

24 Eylül 2010 Cuma

Düşündüren Resimler 2


Öylesine

   Evet sonunda geldi hafta sonu. Ne uzun ve yorucu bir haftaydı. Okullar açıldı ve yaramazlara kavuştuk. Bu iki ayda ne yapıyor bu çocuklar. İnanılmaz derecede büyümüşler. Koca adam oluşlar. Ne çabuk büyüdüler, anlamdım. Daha a'yı b'yi söyleyemezken şimdi aşktan meşkten söz eder olmuşlar. Ama hala çocuk onlar. Hala gözlerinin içi gülüyor. Ne yapsalar affediliyor. Kötülük yapmayı bile beceremiyorlar. Ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar. Çocuk işte.Ne olursa olsun seviliyorlar, sevdiriyorlar kendilerini.
Acaba benim tatlı kızım nasıl bir öğrenci olacak. Biliyorum çok uzak ama insan öğrencilerin içinde olunca daha bir heyecanla bekliyor.

22 Eylül 2010 Çarşamba

KOKOŞ DEFNE

Defne büyüyünce ne yapıcam bilmiyorum. Şimdiden ne sağlam kolyem kaldı, ne rujum. Aylardır kolyelerim ellerinde geziyor. Önce parfümlere taktı,yarısının kapağı yok şimdi.Sonra ojelere taktı. Bir iki aydır rujlar elden gitti. En son aykkabılara geldik, yakında onlarında topukları yok olacak.Kolundaki çanta ise bakıcımızın hediyesi. Pek şık. İçinde kızımın rujları ve ojesi var. Napalım bütün rujlar ziyan olmadan birkaçını koyduk içine. Ya ruj sürüşüne ne demeli. Duduklar süper.
Hiç bana çekmemiş. Ben süslenmeyi sevmem ya da çok bakımlı değilimdir. Kendimle uğraşmaktan hoşlanmam. Özenip kremler alırım. Sonra bir bakarım son kullanma tarihi geçmiş. Bu kız kime çekti bilmiyorum. ilerde beni de beğenmez. Aslında kokoş bir kız olsun istiyorum. Hep beğenmişidir bakımlı kadınları, şıkır şıkır giyinenleri. Başkalarında severim ama kendime gelince siyah rengin dışına pek çıkamam. O yüzden galiba Defne okula giderken giydiklerim beğenmiyor "çıkay munu, beğenmedim" diyor. Bugün açık renk birşey giydim eve gelince "güzel olmuş" dedi.
 Bu aralar böyle aslında bütün kıyafetlerime,evdeki değişikliklere yorum yapıyor. Bir yere giderken giydiklerime yada evde değişik bir şey giysem beğenince güzel olmuş, cicik elbise diyor, beğenmezse çıkay munu diye ara ara söyleniyor. Kendisine zaten isteği dışında hiç bir şey giydiremiyorum. Giydirmek zorunda olduklarımda ise önce konuşup ikna ediyorum,sonra giyiyor. Şimdilik çıkarmayı bilmiyor. Bir öğrense hiç giydiremiyeceğim.
Posted by Picasa

17 Eylül 2010 Cuma

Defne ve hayvanlarrrr

      Bu olayı mutlaka anlatmam lazım. Dün akşam her zamanki gibi parka gittik, sitenin parkında oynadık. Sonra eve dönerken bizim ki bir kedi yavrusu gördü.Her zaman olduğu gibi tam bir hayvan dostu olan kızım, uzun süre kediyle oynadı. Tabi kedi de kendisi gibi yavru  olunca baya eğlendi.Neyse olay şu :kediyle oynarken kedinin karnı acıkmıştır annesi ona süt verecekmiş  bizde yarın ekmek getiririz gibi muhabbet ediyorduk ....Derken bir baktım benimki tişörtünü kaldırmış açmış üstünü kediyi emzirecek.  Tabi komşularda vardı. Artık gülmekten ne hale geldik düşünün. Yani hayvanları sevmek tamam da emzirmek aklına nasıl geldi.Memeyi bırakalı  iki ay oldu. Bu kız yakında hayvanları eve taşırsa hiç şaşırmam.
          Buna benzer bir olayıda yaklaşık Defne 17 aylıkkken başımıza geldi. Bu Ay ile ilgili. Gene parkta oynuyoruz. Gökyüzünde dolunay çıkmış. Bizimki (tam bir top hastası) baktım kollarını açmış koşuyor. Top top diye. Önüne bile bamadan Ay'ı yakalamaya çalışyor. Aslında Ay'ı biliyor fakat dolunay olarak demkki hiç gömemiş. Sonra onunda ay olduğunu söyledim yakalmaktan vazgeçti.Söylemesem yakalamak için koşturup duracak. 
  Neyse bakalım yakında ne gariplikler yaşıyacağız.
Posted by Picasa

Defne'nin odasından

Bu abajuru daha Defne'nin odasını bile kurmadan yapmıştık. Eşim ve ben Defne' nin odası için birşeyleri hep kendimiz yapmak istedik fakat çalışma şartları, zaman kavramı derken çok fazla bir şey yapamadık. Bu daha defne 8 aylıkken yaptığımız abajur. Fikri internetten bulduk. Ama üstündeki boncuktan kelebekler bana ait.
         Bu abajuru yaparken çok eğlendik. İlk başta bir balonu şişirip dışına tutkalla ip batırp doluyorsunuz. Elleriniz vıcık vıcık tutkal oluyor.Hele o tukalları ellerinizden soyması çok güzel. Bu arada lamba akşamları yanınca çok daha güzel oluyor. Aralardan ışık sızıyor ve tavanda şekilli  olarak gözüküyor.Şimdi ucuna hiçbir yere sığdıramadığım dönenceyi de taktım. İşte abajurumuz.

16 Eylül 2010 Perşembe

Defne'nin kitapları 2

    Kitap kurdu Defne için yeni kitaplar aldık.Her zaman ki gibi yeni kitaplara ilk başta fazla ilgi göstermedi.Sonra yavaş yavaş alışmaya başladı.
   İlk klasik masallardan olan Kırmızı Başlıklı Kız masalını aldık. Bu bizim bildiğimiz masaldan daha farklı. Bu masalda kurt nineyi de Kırmızı Başlıklı Kızı'da yemiyor. Onları dolaba kilitleyip sadece yiyecekleri yiyor. Sonra Ormanın bekçisi kurdu, ceza olsun diye hayvanat bahçesine veriyor. Açıkçası çok hoşuma gitti. Defne babasından hep bu masalı istiyor.
   Yavru Köpek ise Tübitak Yayınlarından.  Yavru bir köpek alan iki küçük çocuğun hikayesini anlatıyor. Burada çocuk Veteriner kavramı ile karşılaşıyor.
    Zeynep'in Oyuncakları kitabını Defne pek kavaramadı daha çok resimleri ile ilgileniyor.Kız üzülmüş, sevinmiş gibi...Neşesini kaybeden bir çocuğun neşesini araması anlatılmış. Aslında güzel bir kitap fakat içinde kavramlar( yuva, kreş, neşe...) Kızıma uzak kaldı.Eminim büyüyünce daha çok sever.
   Nazlı'nın Uyku saati biraz daha şirin bir kitap. Ama görseller hiç iyi değil. Resimler çok soluk ve küçük. alırken hiç dikkat etmemiştim. Ara sıra okuyoruz işte.
       Çiftlik hayvanları, sanırım Tübitak yayınlarının yeni çıkarmış olduğu bir seri. Aslında üst düzey.Bunu sadece ilerideki ansiklopedi setini oluşturmak için aldım. BununBir çok türü var. Gerçekten çocuğa çok yararlı bilgiler veriyor. Resimler gerçek resim. Bütün seriyi tamalmayı düşünüyorum. Tübitak yayınlarını gerçekten çok beğenerek takip ediyorum.
Yeni kitaplar yeni bilgiler, yeni bir dünya demek...
  

13 Eylül 2010 Pazartesi

2010 Yaz tatili

      Bu yaz Defne'de bir sürü değişiklik meydan geldi .Kısacası kızım büyüdü. Yaz tatiline girer girmez doğru Uşak'a gittik. Bir süre anneanne ve dedeye alışma evresi yaşadık. Sonra ise mahalle arkadaşlarına. Bu biraz uzun sürdü, çünkü Defne değişikliklere kolay alışabilen bir çocuk değil.
    Sonra memeyi bırakma  evresinin geldiğine karar verdim.Artık inanılmaz derecede bana bağlanmıştı. Sabaha kadar sürekli meme istiyordu. Bu evreyi biraz kolay atlattık. Bir iki gün mızmızlandı  o kadar.
      Sonra orada bir bitkinin gelişim evrelerini gördü. Biberin çiçekten dönüşmesini, çağlanın kayısı haline gelmesini, Yeşil domatesin kırmızı hale gelmesi gibi...
     Bir sürü arkadaşı oldu. En önemlisi onlar sayesinde paylaşmayı öğrendi. Hele bu aralar arkadaşları ile oynamayı bile becermeye başladı.
    Sonra ilk defa tatile gitti.İlk defa denize girdi. Yüzmenin ne demek olduğunu sadece balıkların değil insanlarında yüzdüğünü,gemileri, pareşütçüleri ... gördü.
    En önmeli evrelerden birisini  unutuyordum. Benim tatlı kızım konuşmayı tam anlamıyla öğrendi.18. Ayda sonra koptu zaten 2-3 cümleli kelimeler kurarken.Şimdi bu sayı 4-5  oldu. Birisi hapşurunca çok yaşa demeyi, birisi birşey verince teşekkür etmeyi, Hoşgeldin demeyi, merhaba demeyi, filimde bile ağlayan çocuklar için ağlama demeyi...daha bir çok şeyi öğrendi.En önemlisi bunları doğru ve yerinde kullanmayı öğrendi.
     En son ve en zor  aşamamız ise tabiki  tuvalet eğitimi oldu.Sanırım 17 Ağustos'ta başladık.Gündüzleri hiç problem yok fakat geceleri hala o uyuduktan sonra bez takıyorum.Aslında gece uyanıyor.Bazan çişim geldi dedği oluyor.O zamanlar götürüyorum.Ama hala uykusundan kaldırıp götürmeye kıyamıyorum. İki yaşını doldurunca gece sütlerini azaltıp onu da hallederiz artık. İşte böyle geçti bu yaz tatili.İki aya ne çok şey sığdırdık.
Nasıl geçti ne çabuk bitti anlamdım. Bir hafta sonra okullar açılacak.Şimdiden bir  sürü iş birikti.Defneme yetrince zaman ayırabilecekmiyim.Biliyorum bir çok anneye göre çok şanslıyım. ama çalışmayan annelere göre ise şansızım. Bazen İmkanlarım olsa onun için işe ara verirdim diyorum. Onun her anını her yaptığını görmek ve hafızama kaydetmek istiyorum. Çok çabuk büyüyor ve biliyorum ki geçen zaman asla geri gelmeyecek.
 

7 Eylül 2010 Salı

ÖĞRET ONA

Zamanalacak biliyorum, fakat öğretebilirsen ona,
kazanılan bir liranın, bulunan beş liradan daha değerli olduğunu öğret.
Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve hem de kazanmaktan neşe duynayı.
Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu.
Eğer yapabilirsen,sessiz kahkahaların gizemini öğret ona,
bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte gelip olduklarını...

Eğer yapabilirsen,
ona kitapların mucizelerini öğret.
Fakat ona sessiz zamanlar da tanı,
gökyüzündeki kuşların,

güneşin altındaki arıların,
ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği...
Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona.
Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret,
herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi...

Tüm insanları dinlemesini öğret ona,
fakat tüm dinlediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini,
ve sadece iyi olanları almasını da öğret...
Eğer yapabilirsen, üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini öğret ona.
Gözyaşalrında hiçbir utanç olmadığını öğret.

Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyata verene satmasını,
fakat hiçbir zaman kalbi ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret.
Uğultulu bir insan kalbalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona,
ve eğer kendisinin haklı olduğuna  inanıyorsa, dimdik dikilip savaşmasını öğret.

6 Eylül 2010 Pazartesi

Defne Luna Parkta



        Benim nazlı kızım luna parkı çok seviyor. Sık sık gitmeyeçalışıyoruz. Çok eğleniyor. Özellikle kayığa binerken "gemiye biniyorum" diye çok seviniyor.Tabi bir biz anlıyoruz sevindiğini. Benim kızımın  sevinmesi de farklı. Çok mutlu olsa bile kıkırdıyarak gülmüyor.Her zaman çok önemli bir iş yapar gibi çok ciddi. Duygularını hiç belli etmiyor. Yüzünde sadece bir gülümse oluşuyor o kadar. Sanki herşeyi daha önceden yaşamış gibi biliyormuş gibi hiç şaşırmıyor. Tepkileri çok değişik geliyor bana. Bakalım büyüyünce nasıl olacak.

Defne ve Irmak Ablası


   Defne her zaman kendinden büyük çocuklarla oynamayı seçti.Parka gittiğimiz zaman bile nerde 4-5 yaşında çocuk varsa onların yanına gidiyor. Kendi yaşıtları ile oynamayı sevmiyor. Beşikte sallanırken bile sürekli büyük çocukları seyrediyor. Belki bu yaşın özelliğidir, ilerde kendi yaşıtları ile oynamaya başlar.
    Bu bizim komşumuzun kızı Irmak. Çok tatlı bir kız 8 yaşında, o kadar kibar ki çok güzel konuşur.Defne'nin bu ara favori arkadaşı. Defne sürekli, Irmak gelcek, deyip evde dolaşıyor. Irmakta evde yalnız olduğundan ve okullar kapalı olduğundan bize geliyor ve çok iyi vakit geçiriyorlar.

3 Eylül 2010 Cuma

DÜŞÜNDÜREN RESİMLER

Defne'ye her tv açtığımda vicdan azabı çekiyorum. Ona git başımdan der gibi hissediyorum. Hayatım boyunca hep tv ye karşı durdum. Çevremdekiler tv deki abuk subuk şeylerden bahsettiklerinde "bilmiyorum" cevabını verince bana uzaylıymışım gibi baktılar. İzlediğim zamanlar oluyor. Fakat izlerken biraz daha seçici olmaya çalışıyorum. Neyi seçiyorsam, kötünün içinden az kötü olanı işte. Defne'ye de mümkün olduğu kadar az seyrettiriyorum. Sevdiği bir iki çizgifilm var  onları seyrediyor. Bu da günde 1 saatimizi alıyor. O varken kesinlikle çocuk kanalı dışında başka kanal izlettirmiyorum. Bir kere öyle bir hata yaptım. Açtığım Kanalda adam ölüyor ve doktorlar onu kurtarmaya çalışıyordu. Tabi telaşlı bir ortam olunca Defne korktu.                                                  Tv'nin olumsuz yönleri anlatmakla bitmez. Öyle bir şey de yapmıycağım.Evet olumlu yönlerini de biliyorum. Ama malesef olumsuz yönleri olumluyu o kadar çok bastırıyorki olumlu yönleri kaybolmuş.  Bizler bir bireyiz ve başkalarının hayatını değil kendi haytımızı yaşamalıyız.Hepimiz birer beyne sahibiz. Herşeyi kendimiz öğrenebiliriz. Başkalarının söylemesine gerek yok.