23 Ekim 2010 Cumartesi

Felaketim olurdu ağlardım

Üçüncü Şahsın Şiiri
gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım

ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım

akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım
 
Bilmeyen var mıdır bu şiiri  "Atilla İlhan" zamnında ne çok okur ne çok severdim.Hala seviyorum  ama balık hafızalı olduğumudan bir türlü ezberleyemedim.

Oyuncak Zürafamız

Herşey güzelde kuyruğumu yapmayı  unutmuşum :(
  Sonunda uzun zamandan beri ortalarda sürünen zürafayı bitirdim. Bu zürafayı bir sitede görmüş, çok beğenmiş ve kaydetmiştim. Sanırım orda keçeden yapmışlardı. Ben de evde bulunan kumaş değerlensin diye sarı bir kumaştan yaptım. Önce zürafnın kafasının, kulaklarının, ayaklarının ve gövdesinin kalıbını kağıda çıkardım. sonra kumaşa koyup kestim ve diktim. İçini doldurup dışını da süsledim. Aslında yapımı çok kolay da...hani insan bazen bir şeyi yapmak istemezde yapınca da bir anda biter işte bu zürafada öyle oldu ne zamandır ortalarda gezerken 1-2 satte bitti. Şimdi Defnoşa bir oyuncak daha oldu. Orjinal ve katkısız : )

21 Ekim 2010 Perşembe

Derya kuzusu bunlar!

  Bu da ne zamandır yapmak istediğim bir oyuncaktı. Aslında bir çok yerde görmüştürsünüz.  Bu oyuncağı üniversite yıllarında konu anlatırken arkadşımla birlikte yapmıştık. Ne uğraşmıştık o zaman. Şimdi doğrusu çok kolay oldu. Balıkların çıktısını alıp boyadım. Daha dayanıklı olsun diye arkasına biraz daha kalın karton yapıştırdım. Balıkların ağzına çatallı iğne taktım. Oltamız ise Defne'nin davulunun sopaları ip bağlayıp, ucuna mıknatıs yapıştırdım. Oldu size balıkçı takımı.
Defne iki gündür sıkılmadan oynuyor. Balıkları yakalayıp tekrar balıklı minder de denize diğer balıkların yanına atıyor. Bazende bana yediriyor.Eeee o kadar uğraştım biraz yiyeyim bari.

19 Ekim 2010 Salı

Annem Hep Gelicem

    Bu hep böylemi devam edecek. Defne neredeyse 2 yaşına geldi ve biz hala sabaha kadar 4-5 kere kalkıyoruz. Önceden memeydi hadi kestik biraz rahatladık dedik. Şimdi olay süte ve çişe döndü. Bir çişi geliyor bir süt istiyor. Üstüne gece 11 gibi yatıp sabahın altısında kalkıyor. Ya ben anlamıyorum. Artık benim vücudum dayanmıyor çoğu zaman onu uyuturken ben uyuya kalıyorum ama o uyumuyor. Yok karar verdim bu kzızın uyku fobisi var.
   Bu ara  daha sık erken kalıyor,önceden ben evden çıktıktan sonra kalkıyordu.Şimdi  ben okula gitmeden uyanıyor.  Sonra da feryat figan "ANNE GİTME" diye ağlıyor. Bu sözlere hangi anne dayanbilirki. Mecburen gitmek zorundayım. Gidiyorum ama vicdan azabı,bir yana kendimi nasıl işe verbilirim ki. Öğrencilere nasıl verimli olabilirim ki. Artık ne yapıcağımı şaşırdım. Ben hala alışamadım ki onun alışmasını bekleyeyim. Ne zaman bitecek bunlar. 
Ah Defnem neden bu kadar zor bir çocuksun. Her şeyimiz olaylı olmak zorunda mı? Doğduğun günden beri sürekli savaş halindeyiz. İnan bazen gücüm kalmıyor.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Anne kız hastayız

   Evet sonunda grip salgını beni de vurdu. Bu sene grip  olmadım deyip sevinirken al sana dedi ve şu anda her tarfım ağrıyor.
   Canım kızım sadece grip olsa iyi. Üstüne bir de çişini yapamıyor. Dr idrar yolu temiz dedi. Fakat idrar kültürü gelmeden kesin  bir şey diyemedi. dünden beri çişini yaparken öyle bir ağlıyor ki karşısına geçip bende ağlıyorum. Dün gece acile götürdük. Oradaki halimizi görmeniz lazımdı. Eşim bacaklarını tutuyor ,ben kollarını Dr da vajinasını temizleyip çişini yaptırmaya uğraşıyor.... Tam bir kabustu. Kukuşuna  küçük bir sonda takarak çişini yaptırdılar. Daha sondayı tam takmadan çişini yaptı da çok acı çekmedi. Bugün ise bakıcısnın dediğine göre hep üstüne yapmış tabi yaparken gene ağlayarak. Umarım çabuk iyleşir. Daha fazla acı çekmesin. 

Gölgesi oyunu

 Bu etkinliği sürekli yapıyoruz. Defne de severek yerlerine koyuyor. İlk başlarda sadece geometrik şekilleri kullanıyordum. Artık kağıt üzerine çizilebilecek bir çok nesneyi kullanıyorum. Buna benzer olarak başka bir gölgesini bulma oynuyoruz. İnternetten veye okul öncesi kitaplarda bulabilirsiniz. Kağıdın bir tarfında bazı resimler oluyor, diğer tarafında ise onların gölgesi. Her resmin gölgesini bulmaya çalışıyoruz.

11 Ekim 2010 Pazartesi

Çocukların dilinden oyuncakları



   Aslında Defne'nin oyuncaklarını yazmayı düşünüyordum. Ama hep erteleyip duruyordum. Füsun bir postunda çocukların dilinden oyuncakları yazmış ve bu posta yorum yapanları  sobelemiş.Bende yorum yapanlardan olunca  daha fazla uzatmadan yazayım dedim. Füsun biraz gecikti ama ancak işte..
      Merhaba, ben Defne Naz şimdi size en sevdiğim oyuncaklarımı tanıtacağım. Bebekliğimden beri aşkım olan tuvalete bile götürdüğüm arım ve ineğimi tanıtayım. Aslın o bir zebra, diğeri de bir zamanlar kelbekti. Annem neden inek ve arı olarak tanıttı hatırlamıyorum.Ama artık ilk hallerinden çok farklılar. 2 senedir elimden düşürmediğim için bu hale geldiler. Onları çok seviyorum. istediğim zaman oturup, istediğim zaman uyutup istediğim zaman birşeylerin içine sokup onlarla oynuyorum. Annem bunlar kaybolursa ne yaparım diye endişelenip duruyor.
        Bu  benim oyun küpüm. Annem bunu kipadan almıştı. Gerçekten çok eğlenceli. Önceleri geometrik şekilleri atmakla ilgilendim. Şimdi hepsini seviyorum. Yalnız bu tangramı ne zaman yapabileceğimi merak ediyorum. Laf aramızda annem kare yapmak için bile kaç saat uğraştı. Sonunda dayanamayıp internetten baktı.
    Bunlar ise ahşap yap bozlarım. Önce annem beni denemek için geometrik şekilleri yaptı. Baktı becerebiliyorum sonra diğerlerini aldı. En çok tavşanlarda zorlandım. Bunların kafası nerdeyse birbirinin aynısı, üstelik birde üç parçaya ayrılıyor. Annem anlamadan çözdüm işi şimdi tıkır tıkır yapıyorum. Şimdiki favorim çiftlik bir sürü şey var tak tak bitmiyor...

Aaaaa... Ecrin bebeği unutmamam lazım ilk göz ağrım benim. Annem kıyafetini giydiriyor ben çıkarıyorum. Onu uyutmaya, ninni söylemeye, karnını doyurmaya bayılıyorum.
Pinokyo ise kocaman burnu olan kuklam. İpini çekince kollarını ve ayaklarını açıp kapatıyor.
Bu boncuklu şeyi ise  annem yaptı. Sonunda ahşap boncuklar buldu da rahat rahat oynuyorum.
Şu çirkin kırmızı şey benim robotum. Amcamın çocukluk oyuncağıymış. Şimdi benim.
Ben buzdolabı süslerini de çok severim onlarla dans bile ediyorum.
Legoları sevmeyen çocuk var mı? Neler yapıyoruz neler? Bu ara okula taktım. Arım, ineğim ve robotum okula gidiyor.

 Tanıtayım Fil mamu, köpek pembiş, köpek minik, bebeklerimin adı yok, pembe panter ve bobo diğeri de ben :))))  Anenem iyi ki bu arabayı almış. Bebeklerden çok ben biniyorum. Elimden gelse annemi bile bindirip gezdireceğim.
İşte bunlar benim en çok oynadığım oyuncaklarım. İnsan evde yalnız olunca en yakın arkadaşı oyuncakları oluyor. Annemin doğru düzgün hiç oyuncağı olmamış ama o kadar çok arkadaşı varmış ki hiç oyuncağa ihityaç bile duymamış. Keşke benimde çok arkadaşım olsa da daha az oyuncağım olsa eminim daha iyi vakit geçiririm.


7 Ekim 2010 Perşembe

Boş vakit etkinliğimiz

Defneyle boş zamanlarımızda en çok yaptığımız etkinlik resim yapmak. Önceleri boyama kitabı ile başladık. Fakat ben boyama kitaplarının çocuğun yaratıcılığını öldürdüğünü, özgürlüğünü sınırladığını düşünüyorum. Zaten boyama kitabını bile boyarken bu anne bu baba v.b şeyler çiziyordu. Yani altındaki resmin pek bir anlamı yoktu onun için. Bende boş kağıtlar ve resim defteri kullanıyorum. İstediği gb istediği yeri boyuyor. En çok sulu boya yapıyor. Bu arda ilk defa dün patetes baskısı yaptık. Patetesleri kurabiye kalıbından çıkardım. Patetesleri ben boyadım  eline verdim o bastırdı.Daha sonra sulu boya yaptık. İlk resim de parmak boyamadan onun resimleri yok çekmemişim, son halini koydum.
    Aslında Defne ile resim yapmak çok zor. Sürekli ellerini sildiriyor. Bu kıza titizlik hastalığı nerden bulaştı anlamadım. Eline birşey bulaşsa hemen yıkattırıyor. Parkta millet çocuğuna kumla oynamasın diye yalvarıyor bende oynasın diye yalvarıyorum. Eli biraz kum olsa sil sil diye başlıyor. Kime çekmiş anlamadım ki. Yemek yerken de aynı şey eli pis olunca hemen yıka yıka diye tutturuyor. Umarım ilerde titizlik delisi olmaz.

Bebek Kurbağalar


    Artık doğum öncesi kilolardan kurtulunca ( tam 23 kilo aldım, fazlası vardır çünkü son 15 gün tartıya çıkmamıştım) Bu ara hamur işini biraz abarttım galiba. Bir gün börek ,bir gün poğaça ,bir gün kek... Bakalım sonumuz ne olacak. 
    Neyse  Defne tam bir hamur işi hastası her türlü hamur işini ve kalorili her şeyi seviyor. Makarna, pilav, börekler, kekler, çikolata daha bir sürü şey. Sebzeden hoşlanmıyor. Doktorumuz bunun beyinden salgılanan hormonla ilgili olduğunu söylüyor. Yapacak pek bir şey yokmuş. Açıkçası bende Defne'yi sebze yesin diye zorlamıyorum. Çünkü aynı hormonlar bende de var. Ama 36 bedenim. Bende sebzeyi eskiden çok sevmezdim. Ama sürekli yemeye çalışırdım. Fakat masa da börekmi sebze mi deseler tabiki börek derim. Her gün mutlaka ağzıma çikolata atarım. Defnem de öyle. Garibim geliyor " anne bir tane başka yok" diyor tabi bende kıramıyorum. Kendimi onun yerine koyuyorum ve küçük bir parça olsa da veriyorum.Yok gerçekten kriz gibi bir şey bu yemezsem hiç doymuyorum.Dedim ya o yüzden onu çok zorlamadan ihtiyacı kadar sebze yediriyorum. Belki ilerde o benden daha fazla sebze sever.
   Bu arada konumuz döneyim. dün poğaça yapmaya karar verdim. Defne uyurken hamurunu hazırladım. Tabi yapmadan kalktı. Bende eline bir parça hamur verdim. Hamurları parçaladı durdu. Ne yapıyorsun dediğimde bebek kurbağalardan yapmış. Büyük olan da anne kurbağaymış. Evde "kubağalar" kitabımız var, bir de hergün okuduğumuz "küçük kurbi", sanırım oradaki resimlere benzetti. Yaklaşık bir saat hamularla oynadı. Parmaklar yaptı,top yaptı uğraştı. Yanlız şunu anladım artık Defne'ye oyun hamuru alma zamanı gelmiş. Beceremez diye almamıştım.İlk iş bu olsun.

4 Ekim 2010 Pazartesi

Defne'nin Odası




Masamızı daha önceden tanıtmıştık. Şimdilik kitaplar üzerinde duruyor. Bir ara rafa kaldırayım dedim fakat Defne'nin o zaman kitaplara olan ilgisinin azaldığını farkettim. Masa üzerine rafı yerleştirdim.  Kalemleri koyması için kafamda birşeyler tasarladım ama hazırlayamadım. O daha sonraya artık.Resim defteri ve boyaları sürekli mada da duruyor, Canı istedikçe gidip birşeyler çiziyor.



Bu da sevimli halımız. Biz ayıcığa Bobo vekaplana da  zız zıp diyoruz. Kızım Boboyu çok seviyor. Yastığına sarılıp sarılıp aşkım benim diyor. Kitabını sürekli okuyor. O yüzden kapımıza da astık. 


Aslında Defne yazan bir kapı süsü yapmıştım. Toz pastelden çalışmıştım. Uzun süre onu kullandık. Ama sürekli düşüyordu. Bu yüzden çıkardım ve bu resimleri astım. Dolabımızı ise yaptırdık. Camlı olması sayesinde üzerine oyuncaklarımız asabiliyoruz. Lambamızı ise daha önceden göstermiştim.


Bu yatağı ise bir ay kadar önce yaptırdık. Defne beşiğinde bir türlü rahat edemedi. Çok dağınık yattığı için sürekli eli kolu bir yere çapıyordu. Tabi beşikte biraz küçüktü belki ondan ve sürekli uyanıyordu. Bu yatak eşimin bekarlık yatağıydı. Altında baza var. Bizde kenarlık yatırp Defne'ye yatak yaptık. Şimdi daha rahat yatıyor. Kendisi çıkabiliyor ve iniyor. Yatağı aynı zamanda oyun köşesi olarakta kullanıyor. 

İşte böyle küçük ama şirin bir odamız var. Aslında yapmak istediğim o kadar çok şey var ki mesela bir tiyatro köşesi yapmak istiyorum ve mutlaka yapıcam, Bir tarafı minderlerle kaplamak, bir tarafı matematik köşesi yapmak, bir tarafı resim köşesi yapmak... Bakalım artık olduğu kadar. Belki taşınırız. O evde istediğim gibi birşeyler yapabilirim.

2 Ekim 2010 Cumartesi

Renkleri gruplama ve zıtlıklar

         Aslında sürekli oynadığımız bir oyun olan gruplamayı kalemlerle de yapıyoruz. Boya kalemlerimizin büyük ve küçük boy olmak üzere iki boyu var. Renklerde aynı olduğu için aynı olanları yan yana koyarak grupluyoruz. Daha sonra kalemlerin uzun olanlarını istiyorum bana veriyor kısa olanları ise kendisinde kalıyor. Aynı olayı büyük küçük şeklinde de yapıyoruz. Defne severek yapıyor. Bazen masasında kalemlerini gruplarken bulduğum oluyor. Ya da iç içine geçen kule olan oyuncağını aynı renkte olanlarını iç içine koyarken görüyorum. Öğrendiğini görmek çok güzel doğrusu.

Doğaçlama oyunlar

        




Defne her ne kadar tek başına oynamayı sevmesede, kendi başına oynadığı zamanlarda gerçekten yaratıcı oyunlar çıkarabiliyor. Tabiki yaş dönemlerine göre oynadığı oyunlar da değişiyor. Bu ara bez oyuncaklara taktı. Onları oturtuyor,uyutuyor, onlara kitap okuyor, dans ediyor, istediklerini yapmadıklarında ( mesela bez oyuncaklar oturamıyor ve devriliyor.) ise onlara kızıyor sonra da hırsından  başlıyor ağlamaya.
      Onlar sanki canlı birer varlıkmış gibi davranıyor. Bebeklerinin çişi geliyor, karnı acıkıyor hatta canı yanıyor zannediyor.   Geçen gün bebeğini sandalyeye oturtmuş , sonra bebek düştü "anne düştü düştü "diye bağırdı.Sanki onun canı yanmış gibi ağladı, sonra da kucağına alıp sarıldı. Bakalım bu ne kadar devam edecek.Çünkü sürekli yeni şeyler buluyor. Bir ara  şu ahşap yapboz oyuncaklara takmıştı. Sonra çay seti var ona takmıştı. Sürekli çay yapıp bize içiriyordu. Bir ara toplara taktı, sonra arabalara,sonra kule yapılan ya da iç içe geçen oyuncaklar daha neler neler ....Bir çoğunu hatırlamıyorum.Ama bundan sonra sürekli yazacağım ve hatırlayacağım da.