28 Ocak 2011 Cuma

Hediyemiz geldi

 Minik kuşumuz uçtu geldi. Füsuncuğum sağolsun çok güzel paketlemiş. Defne yardımlarımla paketi açtı. Tabi Açmadan "parmak ağızda şişşşş ne var içine acaba diyerek" .Sonra kuşunu çok sevdi. Rafa ben koyucam diye tutturdu. Masanın üzerine çıktı ve koydu.
Çok teşekkür ederiz Füsun bu bizim ilk blog arkadaşımızdan hediyemiz oldu.

26 Ocak 2011 Çarşamba

Oradan buradan işte...

     Hatırlıyorumda Defne ilk doğduğu zamanlar ne zaman konuşacak ,acaba ne zaman isteklerini söyleyecek diye çok yakınıyordum. Şimdi büyüdü de beni yoran sorular soruyor.
       Bu aralar en favori sorularımızdan birisi "Bunu neyden aldın" . Sürekli anne koltuğu neyden aldın, masayı neyden aldın, dolabı neyden aldın, tuvaleti neyden aldın, elimizi bıcı bıcı yaptığımızı neyden aldın, halımızı neyden aldın, Otuyma odasının kapısını neyden aldın, pantalonunu neyden aldın, saçlayını neyden aldın,mutfağın kapısını neyden aldın, salonun kapısını neyden aldın...En son banyonun kapısında kaldık. Evde sürekli bu moddayız. Neyden aldın ?
 İkinci Favori sorumuz "Neye güldün" En ufak bir sırıtmam da bile anne neye güldün.   Tv seyrderken yapılan espiriye gülsem dahi açıklmak zorunda kalıyorum.
 Tabi güzel şeyler bunlar biliyorum.Sorması da çok hoşuma gidiyor. Bunalrın hepsini öğrenmek için soruyor.Ama bazen gerçekten abartıyor.Aynı soruyu defalarca sorduğu oluyor.Bakalım sırada hangi soru var.
    Neyse kız çocuğu olanlara müjde. Ben Defne'ye sonunda sebze yedirme yöntemi buldum. Bilirsiniz biz bayanlar saçlarımıza çok önem veririz. Benim kızım da benim saçlarımı çok seviyor. Uzun saçalarım var ve oynamak onun hoşuna gidiyor. Bende Pırasa yerse saçlarının pırasa gibi up uzun olcacağını, ıspanak yerse ıspanak kadar güçlü olcağını, brokoli yerse saçalarının çok olacağını söyledim . Sonra ıspanağı yedikten sonra saçlarını ölçtüm .Babasıyla "ya ne kadar uzamış ıspanak ne kadar işe yaradı diye abartarak konuştuk" .Benim akıllı kızım  inandı çocuk işte . Şimdi evde ıspanak pırasa yersem saçlarım uzayacak diye geziniyor. İlk defa isteyerek ıspanak yedirdim.Deneyin gerçekten işe yarıyor.
Başka alternatiflerimiz de var.  Hekesin evi gibi bizde de yemekler olmadık şekle giriyor. Peynirler geometrik şekillerde kesiliyor, yumurta okus pokus yapılıp kocaman ısırınca sarısı çıkıyor, küçük bütün yiyecekler bebek oluyor, nohut bezelye gibi yuvarlak şeyler ağzımıza basket atılıyor, bir çok yemekte babası hepsini yemesin diye yeniliyor.
   Daldan dala atlayan bir yazı oldu ama sürçi lisan ettikse affola...

24 Ocak 2011 Pazartesi

Pizza sevenlere


         Pizza seven bir aile olarak çoğu zaman pizzamızı kendimiz yapıyoruz. Özellikle eşim bu konuda gayet yetenekli.
      Minik kızımıza da bu yeteneği aşılamaya çalışıyoruz.Pizza yaptığımız zamanlar hamur yoğururken ununu koyar, pizzanın salçasını sürer, kaşarları döker, sucukları sosisleri, ve diğer malzemeleri üzerine atar. Sonra da fırının karşısına geçip bekler. Tabi pişincede afiyetle yer.Bizimde ailece eğlendiğimiz etkinliklerden birisi olur.
 Bu pizza tarifi gerçekten çok güzel oluyor. Aslında başka yerlerde var mı bilmiyorum. Biz bir çok kez pizza yapmayı denedik sonunda bu tarifte karar kıldık. Yapmak isteyenler için tarifi:
 Hamuru İçin:
Yarım çay bardağı sıvı yağ
Bir paket yaş maya
Bir tatlı kaşığı tuz
İki tatlı kaşığı şeker
Alabildiği kadar un
Üzeri İçin:
Bir yemek kaşığı salça
Salçayı eritmek için bir -iki kaşık sıvı yağ
Kaşar peynir
Salam, sosis, zeytin mantar ...
Tarifi:
    Hamurun malzemelerini karıştırıp yoğuruyoruz. Hamur biraz yumuşak bir hamur olacak. Kulak memesinden daha yumuşak.
 Sonra hamurı tepsimize göre açıp üzerine salça- yağ karışımını sürüyoruz. Onun üzerine kaşar peynir. En üste ise diğer mlazemeleri koyup fırına veriyoruz.
 Eğer malzemelerini biraz diri seviyorsanız, hamuru fırında beş dakaika kadar pişirin sonra diğer işelmleri uygulayın. Afiyet osun.

21 Ocak 2011 Cuma

Beklenen süpriz.

     Bir günde iki süpriz ağır gelecek . Tayinim çıktı.  Beş yıldır çalıştığım bu okuldan ayrılacağım tabi ki öğrencilerimden de. Beş yıldır alışmıştık birbirimize. Artık anne çocuk gibi olmuştuk. Hepsinin neredeyse bütün huylarını, hastalıklarını, sorunlarını biliyorum. Onlarda bana bağlanmışlardı. Sene başından beri sene sonu nasıl ayrılacaklarını altıncı sınıfta ne yapacaklarını düşünüyor ,sonra da ağlıyorlardı. Bu ayrılık biraz erken olacak.
    Ama içim çok rahat onlar için çok uğraştım. Biliyorum ki bundan sonra onlar doğru yolu çok kolay bulacaklar. Hep bunu aşıladım. Haklarını savunmayı, özgürce düşünebilmeyi, düşündüklerini nasıl ifade etmeleri gerektiğini, şiddetle hiçbir şeyin çözülmeyeceğini.Bunlar benim en değer verdiğim şeylerdi.
     Evet eminim çok hatlarda yaptım. Yapıyoruz da.Çünkü biz bir insanız. Bir anne evde bir çocuğuna tahemmül edemezken biz ellibeş -atmış çocukla baş etmeye çalışıyoruz. Üstelik onları sadece eğitmeye değil birşeyler öğretmeye de çalışıyoruz. Üstüne bir de görev yaptığımız ortamın koşulları düşüldüğünde ve ailelerin vurdumduymazlığı, bilinçsizliği eklendiğinde daha da geriliyoruz. Bu durumda hata yapmamak ne mümkün.
  Öğrencilerim tayin istediğimi biliyor ve "inşallah çıkmaz "diye dua ediyorlardı. Bense onlardan zaten seneye ayrılacağımızı bunun sadece birkaç ay önce olacağını açıklıyordum. Şimdi bunun gerçekleştiğini söylediğim zaman gözyaşlarına boğulan öğrencilerimi görebiliyorum. İşte en zor yanı da bu... Daha ilk duyduklarında bile kendilerini tutamamışlardı. Şimdi ...
    Tayin istedim çünkü evime daha yakın bir okul .Eski okulumdan farkı sınıf mevcudu az. Onun dışında koşullar pek farklı değil.
      Sonuçta bizlerde insanız ve yaptığımız işin vicdani yönü çok ağır , manevi yönden insanı çok yıpratan bir iş.  Sürekli zor şartlar altında çalışmak bizi çabuk yıpratır.Enerjimizi sonraki  öğrencilerimize aktarmamız için şartların biraz daha iyi olması gerekir. İnsan zor koşullarda çalışınca enerjisi tükeniyor. Sürekli aynı ortamda köreliyor. Yeni nesil çok iyi şarlarda yetişiyor. Bu yüzden bizimde kendimizi sürekli yenilememiz gerek.
    Tabi bunlar benim düşüncelerim. Bir iş yapıyorsak hep en iyi yapabildiğimiz şekilde yapmalıyız. Ben bu mesleği seviyorum ve hep derim kendimi yetersiz hissettiğim anda bu işi bırakırım. O yüzden yetersiz olmamak için çok çalışmalıyım. Hele çocuğum varsa...
  Hoşçakal 5-B sınıfı sizler benim ilk göz ağrılarımsınız. Sizleri asla ve asla unutmayacağım. Biliyorum ki bir gün karşıma geleceğin doktorları, öğretmenleri , mühendisleri, anneleri ve babaları olarak çıkacaksınız.Ve biliyorum ki hepiniz ne olursanız olun işinizi iyi yapan insanlar olcaksınız. En önmelisi insan gibi insan olcaksınız.

 

Şaşırdım...

     Kaç günden beri bloğa birşeyler ekleyemedim. Neymiş bu ya bağımlılık yaratmış. Kendimi sanki günlük işlerimden birini yapmamış gibi hissediyorum. Neyse sınavları bitirdik, karneleri doldurduk. Hoş o da ayrı bir mevzu da bir hafta öncesinden notlar giriliyor. Öğrenciler zaten bütün notları biliyor. Nerde kaldı o eski karne heyecanı. ..Tartışmaya açmak lazım.
   Neyse konu bu değildi. Kazandık!.. Haytımızda ilk defa bir çekilişten hediye kazandık. Tabi bu Defne'in şansıydı ve oldu. Açıkçası hiç beklemiyordum ve az önce görünce de çok şaşırdım. Defne Yaprağı Bloğunun yapmış olduğu çekilişe bizde katıldık. Yapılan çekiliş sonucunda minik kuş bize uçup geliyor. Hemde böyle bir şeyi yapmak istiyordum. Hediye vermeyi hep sevmişimdir. Ama doğum günümde bile bana hediye gelmez; çünkü yaz tatilinde. Bırakın hediyeyi kutlamak bile kimsenin aklına gelmez. O yüzden  bu sevincimi saklıyamıyacağım.
 Füsuna çok teşekkür ediyorum. Ellerine sağlık arkadaşım. Bize ilk defa bu duyguyu yaşatığın için çok ama çok sağol. Artık hediyemizi bekliyoruz.
 Acaba Defne ye bir piyango bileti falan mı çektirsem belki çıkar.

14 Ocak 2011 Cuma

men kendim öğyendim

Evet bu mink kız neler öğrenmiş neler annesi evde yokken. Nereden öğrendiği belli değil.
Akşam  oldu beraber otrurken "men odama gidiyoyum, ışığı kendim açabiliyim" dedi. Tabi ben aç bakalım deyip zıplamasını sonra da anne aç demesini bekliyorum. Sen git sandalyeyi al üzerine çık ve ışığı aç. Tabi ben şoktayım. Sonra sana kim öğretti bunu diye sordum ısrarla ama cevap aynı"men kendim öğyendim". Herhalde ben kısa boylu olduğum için mutfakta sürekli sandalye tepesindeyim onu örnek alıyor. Ah minik kızım şimdiden alışıyor sandalye tepesine bu gidişle anası gibi bücür olacak. Valla süt falan işe yaramıyor. İnşallah onun zamanına kadar bilim gelişirde şu boydan benim çektiklerimi kızım çekmez.Bazen işe yaramıyor değilde otuza girdim ama hala evlimisiniz diye soranlar var. Galiba biraz boy insanı küçük mü gösteriyor ne? Neyse yaşlanınca saçı da boyattıkmı baya işe yarar herhalde.

13 Ocak 2011 Perşembe

Hadi okuyalım

  Defne ve yeni kitaplar. Napalım bizim kızımız bizden oyuncak değil kitap istiyor. O isteyince de bize almak düşüyor. Bu kitapları Defne Yaprağı bloğunun annesi Füsun'un kitap yorumlarına güvenerek aldım. Teşşekkür ederim Füsun gerçekten güzel kitaplar.    Arada sırada gittiğimiz bir alışverişmerkezindeki kitapçıdan alıyorum Defne'nin kitaplarını ama istediğim yayınları ve kitapları bulamıyorum. Zaten çok çeşitli yayın evinin kitapları da yok şu ana kadar tübitak yayınları haricinde bir şey bulamadım. 
Neyse sonunda en çok almak istediğim bir kaç kitabın siparişini verdim ve geldiler. 
Defne tam uyumak üzereyken geldi kargo. Uyku sonrasına bıraktım. Kalkınca Paketi gösterdim. Eli ağzında "şiiiiş ne var acaba, hadi bi bakalım" cümlelerini kuduktan sonra açtık. Tabi görünce "kitap" diye bir çığlık. Sonrasını tahmin edersiniz hadi okuyalım.
Ne güzel değil mi. Bir çocuğun kitabı görünce sevinmesi. Oysa öğrencilerime bakıyorum da. Değil sevinmek okuma saatleri bir çoğu için tam bir işkence. Sadece çekindikleri yada kızmamdan korktukları için okuyormuş gibi yapıyorlar. Tabi onlara kızmamak lazım çocuk ilk defa kitapla, kalemle 7 yaşında tanışırsa, suçluyu başka yerde aramak lazım.
Ya nerden geldim buraya bu yüzden hep çok mutsuzum ve birden kelimeler dökülmüş yazıya. Oysa onlara ilk okuma yazma öğrettiğim zamanlar ne hayeller kurardım. Bütün sınıf okuma saatlerinde deli gibi okuyacak ve tartışacaktık. Nerdeeee... Okuma saati hadi kitapları çıkarın dediğimde bir çoğunun kitabı evde kalır, bir çoğu 4 aydır aynı kitabı okur, kimisi korkudan çıkarr etrafı seyreder vs. Yani benim hayeller bir kabusa döner. Ya ne olur artık kalemin kitabın defterin ne olduğunu bilen ,okumayı seven çocuklara olsun. En azından sorumluluk sahibi çocuklar. 
Hey ANNELER size sesleniyorum. Ne olur çocuğunuza bir kitap hediye edin.Onun geleceği için.
Herkese iyi okumalar.

Bu kitapta küçük bir ayıcığın Ay'a Yolculuğu anlatılıyor. Defne bu kitabı çok dikkatle dinledi. Resimleri inceledi. Ama hiç tepkide vermedi. Sevdi mi sevmedi mi anlamdım. İlerde göreceğiz.

Eeeee....Herkeste olurda bizde olmaz mı? Şimdiye kadar hangi blogta çocukların kitaplarına baksam Feridun Oral'ın Kırmızı Elma kitabına rastladım. Fakat kitapçılarda rastlayamadım.  Gerçekten güzel, akıcı ve görseller açısından çok iyi diyebilirim. Yardımlaşma, dostluk ve paylaşma kavramlarının kazandırabileceği bir kitap. Tavsiye ederim.

Bu kitapta Füsun'un yorumlarına göre aldığım bir kitap. Resimler harika diyebilirim. Kitap kalitesi de öyle. Defne'ye okudum biraz uzun olduğu için sıkıldı bende atlayarak anlattım. Ama koyunun şapkasına bayıldı. Aynısından bakıcı teyzemiz örüyor şimdi.

Rüzgarlı Bir Gün yine tübitak yayınlarından. Görseller güzel fakat ben bu kitaplarda daha çok kendim hikaye uyduruyorum. Çünkü içerik soru cevap şeklinde ve Defne'ye hep aynı şeyleri soruyormuşum gibi geliyor. Ben uydurunca daha dikkatli dinliyor.

 

11 Ocak 2011 Salı

Kuklalarımız

     Uzun zamandır el kuklası yapmayı planlıyorum. Ama bir türlü fırsatım olmadı olduysada ben üşengeçlik yaptım. Geçtiğimiz pazar evi cumartesiden temizlemenin hafifliği,  yemeği önceden planlamnın verdiği rahatlıkla tamam Defne uyuyunca bugün kuklaları yaparım diye içimden geçiriyordum. Hatta ne yapıcağımı bile planlamıştım.
Kavaltıdan sonra markete gidelim dedik gidince karşımda bu kuklaları yani aslında lifleri gördüm. Tabi yine yapmaya üşenip aldım.Defneye gösterdim içlerinden bunları seçti. Kendisi de eline geçirip bize merhaba yapıyor.
    Ben ilk çoraptan kukla yapmıştım ve kitap okuma alışkanlığını bu şekilde kazandırdım. Daha çok ilgisini çekmişti. Bu kuklaları ise hem eğlenmek amaçlı hemde bazı davranışları kazandırmada kullanacağım. Hadi bize kolay gelsin.

8 Ocak 2011 Cumartesi

İstemek istemiyom işte hıh...

  •   Anne mununla oynayabiliymiyim. Hangisi kızım mununla. Oyda yüksekte ben alamam sen mana veyiymisin?
  • Anne çişim geldi. Gel yaptırayım. Hayıy ben kendim yapabiliyim. (Bütün kıyafetler oturma odasında çıkarılır tabi nasıl tutuyor bu kadar anlamıyorum. Sonra gidip çişini yapar ve) Men kendim yaptım sen hiç ellemdin diye ortalarda gezinir.
  • Kızım yemek yiyelim mi, acıktın mı? Ben yemek istemek istemiyouyom işte hıh ( omuz silkerek)
  • Anne benim saçlarım çok güzel senin saçların pis,çirkin...
  • Babasına; Ben güzelim anne güzel ama sen çirkinsin baba... Babası sen çirkinsin anne ve ben güzelim deyince hayır sen çirkinsin oyununa dönen bir diyalog
  • Baba kapı zilini çalınca kapının arkasına saklanıp; kapıyı açınca baba ben buyaya saklandım tamammı. Baba çaktırmadan aramaya devam eder ve Defne arkasından Böh diye babasını korkutur.
  • Defneciğim oyuncaklarını toplarmısın. Hayıy tolapmak istemek istemiyoyum. Peki o zaman canavar anne bütün oyuncakları yemeye geliyor... Bir anda bütün oyuncaklar kutuda.
  • Acaba munda ne varki. Bilmem ne varki kızım. (parmak ğza götürülür e sus işaretini yapar) Ses yapma.Bi bakalım. bakalım  kızım. Aaaa... tatlı vaymış hadi yiyelim
  • Onun eşayalarına dokununca menim makasımı elleme izin veymedim, dokunamzsın işte hıh
  • Bu ne anne klavye kızım. Bu ne anne o paket çay kızım. Bu ne anne ?Bu ne anne ? Bu ne anne?...Ne zaman bitecek bu ne'ler.

6 Ocak 2011 Perşembe

Balık etkinliği

        Mevsim kış olunca ve havalar çok soğuk olunca doğal olarak bizde dışarıya çıkamıyoruz. Bu yüzden evde etkinlik yapıyoruz. Bunu okulumuzdaki anasınıfı öğretmeninin tavsiyesi üzerine yaptım. İki yaşa uygun olduğunu söyledi. Fakat ben bakınca yapamıyıcağını düşünmüştüm. Kesme haricide bütün herşeyi o yaptı. Önce ben yuvarlakları keserken ondan balığı boyamasını istedim. Sonra yuvarlaklardan bir tanesini katlamayı gösterdim ve kendisi katladı. Açıkçası beklemiyordum. Hele bu kadar düzgün katlamasını...Sonrada yapıtırıcıyı sürüp onları yapıştırdı. Yaparken "çok eğelndim çok eğlendim" demeyi de ihmal etmedi. bakalım bugün yapabilirsem geometrik eşkiller kesip ikiye katlatacağım.

3 Ocak 2011 Pazartesi

Odalara eşya yerleştirmece

            Defne ile yaptığımız etkinlerden bir örnek daha. Elimde bulunan etkinlik yapraklarından birinde bu odalara eşya yerleştirme etkinliği vardı. Resimde görüldüğü gibi yatak olan oda, mutfak, banyo ve bu odalar ait resimler. Ben resimleri kestim. Defne de odalara yerleştirdi. Sonra ise ineği ve arısını yatırdı onlara masada yemek yedirdi, tuvaletlerini yaptırdı, montlarını giydirdi. Güzel bir etkinlik oldu.. Resimleri kendiniz de hazırlayabilrisiniz. Yapmak isteyenlere kolay gelsin.

Kararsızlık

       Hani bir hikaye vardır ya . Adamın birini bir gül  bahçesine koyarlar. Arkasına bakamadan bu bahçeden en güzel olanından bir gül koparmasını isterler. adam bunu mu koparsam yoksa şu daha güzel derken bir bakar ki gül bahçesinden çıkmış. Hiç gül koparmamıştır. Geriye dönme şensı da olmadığı için eli boş kalır.
   Bizimde eşimle karşımıza böyle bir fırsat çıktı. Önümüzde iki seçenek vardı. Biz aslında kaybettiğimiz seçeneği daha çok istedik ama olmadı. Şimdi ise elimizde diğer seçenek var. Ve biz hala karar veremiyoruz. Aklımız kaybettiğimizde kaldı. Acaba biz bu gül bahçesinden çıkmadan bir gül koparsak mı yoksa önümüze başka güller çıkarmı? Off kararsız kalmak çok ama çok zor.