21 Mart 2012 Çarşamba

Defneden açık hava konseri

Hafta sonu sonunda hava ısınmaya başladı ve bizde soluğu sokakta aldık. Defne durur mu? Bisikletim de bisikletim. Bisikletin önündeki kova nasıl ama kalem kovamızı bağladık. Önüne telefonunu koyacakmış. Seslendirme çok iyi değil kusura bakmayın. Rüzgara maruz kaldık. İyi seyirler...

13 Mart 2012 Salı

ev ödevimiz

     Defne bu kreşe başladığından beri her hafta sonu eve aile etkinliği gönderiyorlar. Defnoş zaten aktivite meraklısı olduğu için benimde işime geliyor. En azından düşünmekten kurtuluyorum. İlk hafta kavanoz süsleme etkinliğimiz vardı. Evde olan malzemelerle Defnoş bir şeyler yapmaya çalıştı. Sonra düşündüm ki marketten alınan evin bir köşesinde bekleyen kavanozları süsleyip kullanabilirsiniz.  Daha sonra şapka yapıp süsledi ama onun resmini çekmeyi unutmuşum.
   Birde bu aralara uzaya merak saran küçük kızım roket yaptı. Roketin şapka kısmı hariç hepsini kendisi yaptı. Şu meşhur ineklerini içine koyup koyup uzaya, aya götürüyor. 
Bu aralar en çok ilgilendiği konu ; gece gündüzün ve mevsimlerin nasıl oluştuğu. Anlayabileceği dile çevirip anlatıyorum. En çok üzüldüğüm internette okul öncesine yönelik bu konuyla ilgili hiçbir bilgiye ulaşamam oldu. Bu konuda bildiğiniz kitap ya da başka şeyler  varsa bilgilendiren olursa sevinirim.
Her şeye rağmen küçük kuzu bu konuyu biraz kavramış. Anne  artık dünyamız güneşe yaklaşsın ben denize girmek istiyorum, çiçekler açsın istiyorum. piknik yapmak istiyorum , etek giymek istiyorum diye söyleniyor.
 Bu da inkeleri uzaya uçurduğu roketi :)))


5 Mart 2012 Pazartesi

oradan buradan...

      Ah bu etek sevdası beni öldürecek.  Bu aralar en büyük takıntımız.Kar kıyamet falan fark etmiyor. Kreşten geliyoruz, daha kapıdan girmeden doğruca odasına koşuyor ve üzerinde ne varsa çıkarıp etek giyiyor. Sadece etek giyse iyi üzerini de değiştiriyor. Neymiş o üzerindeki eteğe uyarmıy mış, yok rengi uygun değilmiş. Bırakın onu etekle yatacağım diye bas bas bağırıyor. Uyuyunca üzerini değiştiriyorum. gece kalkıp eteğim nerede diye ağlıyor. Neyse bir şekilde ikna edip yatırıyorum.  Yok artık baş edemiyorum. Tipik kadın milleti işte. Daha üç yaşında gösteriyor kendini. Hani ben süslü olsam anlayacağım. Bu kız bana çekmemiş. Ben ki saçını taramaya üşeniyorum. Bizim ki daha şimdiden bu buna uymuş mu, bu rengi beğenmedim...Bakalım bu işin sonu nereye ulaşacak. 
  Bir de bu konuşmayı yazmam lazım. Babası işten geldi, yemek yiyoruz. Babasına baktı;
 -Hey genç adam sen ne yakışıklı olmuşsun böyle, dedi. Bizi düşünün genç adam lafına koptuk zaten. Bana hep anne sen yaşlanmışsın bak saçında beyaz var deyip dururken, babaya genç adam de  :(( 
  Konuşma hat safhada zaten, yeni kreşte kitaplara yine dönüş yaptık. Eski kitap kurdu Defne yine geldi. Tabi bir sürü yeni kitapta beraberinde geliyor. Bir daha üşenmessem yeni kitepları ekleyeceğim.  Bu ara mutlaka tübitak yayınlarına bir bakın bir sürü yeni kitap çıkmış. Çok güzeller. Kitapçıya girince kendimi alamıyorum. Ne yapayım bu da benim takıntım. 
  Ne yazacaktım ne yazdım yine, o kadar işin arasında...