Resimde görülen direğin ne olduğunu öğrendiğimizden beri bütün sinirlerimiz harp durumda. İki ay önce yeni bir ev alıp taşındığımızı söylemiştim. Dün değil ondan önceki akşam yolu kazmaya ve yolun ortasındaki bölümde çukur kazmaya başladılar. Yolun karşısında ki sitede de trafo var. Bizde herhalde elektrikle ilgili bir sıkıntı var onu yapacaklar sanıyoruz. Neyse akşam gittiler. Sabah bir kalktık. Karşımızda bu yani BAZ İSTASYONU. Gece ikide gelip dikmişler. Evime tam 12m uzaklıkta. Balkonumun karşısında. Dün akşam bağlamaya geldiler. Bizim gibi birkaç duyarlı insan olay çıkarınca polis geldi. Adamların bağlama ruhsatı bile yokken gelip kurup bağlayacaklar. Neyse dün gece bağlanmadı fakat biliyoruz ki eninde sonunda bağlanacak. Düşünebiliyor musunuz, yolun ortasında işlek bir caddede ve evimin tam karşısında. Ben şuanda kafayı yemek üzereyim. Ne yapılması gerek nasıl bir prosedür gerek hiçbirşey bilmiyoruz. Ne olur bu konularda bilgisi olan varsa yorumlarınızı bekliyorum.
Baz istasyonlarının zararlarını araştırdım. Bir çok insan cep telefonu kadar zarar verdiğini söylese de insanın gözünün önünde böyle iğrenç bir görüntünün olması gerçekten korkunç bir şey. Tek düşündüğüm Defne. Onu böyle bir ortamda asla büyütemem. Sabah parka gidiyoruz. Çocuğu sanki tembihlemişler gibi direğin karşısında durdu. Uzun uzun baktı sonra " Anne bu kocaman şey ne "diye ürkek bir sesle sordu. Ne yapmalı ne etmeli bilemiyorum.Ben evde çocuğumla telefonu bile sürekli ayrı ortamlarda bulundurmaya çalışırken şu işe bak.
Ya benim anlamadığım şey bu baz istasyonları niye şehrin göbeğine yapılıyor. Sonuçta buralarda telefonun çekmemesi yada bunun gibi sorunlar zaten yok. En azından burada yok niye ya niye anlamıyorum.
Aslında bugün bloğuma Defne ile ilgili birşeyler ekleyecektim. Bu hafta Defne ile ilgili bir şeyler ekleyecektim. Defne hastalığı atlattı. Bu hafta gayet iyiydi. Maaaaşallah diyorum. İliği sadece sağlık yönünden değil tabiki. Bu hafta öfke nöbetlerini nerdeyse hiç geçirmedi. Uzun zamandan beri ilk defa kendi başına ve oyuncaklarıyla oynadı. Beraber oynayalım demeden.
Dün canının börek istediğini söyledi. Canının birşey istemesi ayda yılda bir olur. Ama evde yufka olmadığı için bende hadi beraber poğoça yapalım dedim. Tabi yine çok eğlendik. Doğrusu bundan sonra Defne ile etkinlik yapmayı hiç düşünmeyeceğim. Biz yemek yaparken çok eğleniyoruz. Minik kuş benimle birlikte poğoçaları yaptı resimde görülen o minik minik yamuk yumuk şeyler Defne'nin poğoçları. Sonra yumurtlarını sürdü. Sürerken poğoçaların şekli daha bir kaydı. Fırına koyunca da geçti başına pişene kadar bekledi. Tabi sonra ondan çok ben afiyetle yedim.
Benim hamarat kızım sadece yemekte yardım etmiyor tabiki ev silerken de eline viledayı alıp kendi odasını siliyor. tabi ben de arksından birdaha siliyorum.
Bu Su içindeki yumurta ise bizim cam kenarına konan kuşların yumurtası malesef yavru çıkmadı. Defne'de sulu boya yaparken suyun içine attı daha sonra da başka başka şeyler atarak hangisi batar hangisi yüzer diye kendi kendine bir nevi deney yapmış oldu.
Bu ara en çok oynadığımız oyuncağımız ise bu ahşap bloklar. Çok yönlü bir oyuncak her yaşa uygun. Daha çok babamız oynuyorda :)) Kızçede babasından fırsat kalınca kuleler, tırtıllar, oyuncaklarına koltuklar, yatklar, hastaneler, parklar... yapıyor. Oyuncağın en kötü yanı halının üzerinde basacak yer kalmaması.
Bu balonlar ise Defne'ni yeni resim defterleri. Bütün balonları şişirtip resim yapıyor. Biri elinde patlayacak diye ödüm kopuyor.
Dedim ya iyiyiz işte bana eskisi kadar seni istemiyorum ya da sevmiyorum demiyor. Aksine dün poğça yaparken bonuma sarıldı ve "seni okaday çok seviyoyum" dedi.
Böyle işte bir yandan kendi küçük yuvamızda küçük şeylerle mutlu olmaya çalışırken , birileri geliyor ve bu kişileri hiç tanımıyorsunuz bunlar bu küçük mutluluklarımızı elinizden almaya çalışıyor. Nasıl bir adalet nasıl bir dünya burası.