29 Ağustos 2010 Pazar

BOŞ KUTU


       Bir adam 3 yaşındaki küçük kızını, yaldızlı ambalaj kağıdını israf ettiği için cezalandırmıştır. Ailenin ekenomik durumu iyi değildir ve adam yılbaşı gecesi için yapılan bu tür süsüleme israfına çok öfkelenmiştir.
       Ancak yılbaşı gecesi evde tv izlerken, hiç beklemediği bir anda küçük kızı kendisine yaldızlı ambalaj kağıdına sardığı bir  hediye kutusu geitirdi. " Baba bu senin için" dedi. Adam küçük kızın davranışı karşısında bir önceki gün gösterdiği aşırı tepkiden dolayı çok utandı. Ancak kutunun içinin boş olduğunu görünce tekrar öfkelendi. Küçük kızına "Birine hediye veriyorsan içinde birşey olmalı" diye bağırdı. Küçük kızı durdu, babasına şaşkınlıkla baktı ve gözyaşlarına boğuldu. Hıçkırıklar içinde "Ama baba o kutu boş değildi. O kutuyu ben öpücüklerimle doldurmuştum ve o öpücüklein hepside senin içindi. Adam küçük kızından beklemdiği bu sözler karşısında yıkılmıştı. Eğildi, küçük kızını kolları arasına aldı. Onu kucakladı ve ondan af diledi.

        Çok kısa bir süre sonra bir kaza,küçük kızın hayatını aldı. Aileye bir hüzün çöktü. Hikayede rivayet edildiğine göre adam yılbaşı gecesi küçük kızının öpücüklerle doldurduğunu söylediği boş kutuyu yıllarca baş ucunda sakladı.

Ailenizden,çocuklarınızdan ve dostlarınızdan gelen şartsız sevginin varlığını unutmayın.
  SEVGİ DENEN BU DEĞER HİÇBİR ZENGİNLİKLE ÖLÇÜLEMEZ.

KUZENLER

Güzellerim benim okadar tatlısınz ki !
      İki küçük kız... Dünyadan habersiz almışlar çukumlu dondurmalarını yiyorlar. Ne kadar mutlular.
       Ne kötülük bilirler, ne korku, ne kıskançlık, ne kin, ne nefret.... O  kadar temiz ki bakışları. Etraflarını inceliyorlar.Her şeyi anlamay çalışıyorlar. Ne oluyor  burda bu insanlar ne yapıyor, nereye koşuşturuyor der gibi gözleri. Onların tek isteği bırakın koşalım, eğlenelim, onayalım.  
   Dedim ya onların korkusu yok beklentisi yok. Biz sokuyoruz kafalarına kötü duyguları,bekelntileri,olumsuzlukları... Herşey gibi  onları da öğretiyoruz. Bakın nasılda yaklaşmış köpeğe hadi sizde yaklaşın, dokunun sokak köpeğine. Yapamayız!  Çünkü ya elimiz pis olursa,  ya ısrırsa .....
        Onların dünyası böyle işte o kadar saf ve temiz ki. Ne korku var ne kötülük. Tek paylaşmadığı şey en sevdiği oyuncağı. Tek istediği şey mutlu olmak...

BU KADAR KOLAY MIYDI BU ÇİŞ?

             Nerden başlasam bilemiyorum.Nasıl oldu bende anlamdım. Budan iki ay öncesinde (18 aylıkken) tuvalet eğitimi girişiminde bulunduk. Çünkü Defne 17.  ayından beri sürekli sinyal veriyordu. Kaksını yaparken söylüyordu. Çişini yaparken ne yapıyorsun dediğmde "çiş" diyordu. Hadi başlayalım dedik. Malesef ilk önce klozet için apart alıp taktık, oturdu oturmasına da onlar en ufak kıpırdamada sallanınca korktu  ve bir daha oturmadı. Bende erteledim. Ama hep içim içimi de yedi çünkü erken olunca, çocuğu zorlayınca  okuduğum kitaplara göre ilerde kapanması zor yaralar açılıyor ve kişilik sorunlarına kadar gidiyormuş. Üstelik çocuk hazır değilken başamak bu olayı daha da geciktiriyormuş. Freud baba öyle diyor. 
             Neyse Annemlerin yanına tatile gittik orada yaparız nasıl olsa ev bahçeli daha kolay olur diye düşündük. Herkes gibi basit bir lazımlık aldık. İlk başlarda kolay oldu. Kakasını yaptı, hatta ilk yaptığında çok korktu, ağladı. Sonra bir kaç kerede  kendisi gelince oturdu. Fakat çişini 1-2 kere ancak tutturabildik. Gelince tutuyordu ve saatlerce çişini yapmıyordu. Neyse ben gene erteleme kararı aldım. Sonra eve geldik. Evde denemeye karar verdim. Bir baktım Defne tam 6 saat çişini yapmadı. Tabi sonunda da üstüne yaptı. Ben artık olmayacak senye kalsın deyip. Müthiş bir hayal kırııklığıyla  bu olayı ertelme kararı aldım. Bir iki gün içinde Defne kabız oldu. Başladı tuvalete tuavalete demeye. Tuvalette biraz vakit geçirerek biraz ağlayarak birkaç kere yaptık. Kabızlık geçince hadi ..... Gene bezini bağladık. Ben artık bu işi gerçekten beceremediğimi düşünmeye başladım. Bu olayın ertesi günü çıkar bezimi dedi.Çok şaşırdım ve çıkardım. Nasıl olsa birazdan üstüne yapar dedim. Ama bir yandan da bak tuvalete yaparsan tuvaletine etiket yapıştıracağımı söyledim. (öğrencilerde de çok işe yarıyor)Başladım beklemeye.Gözüm üstünde Ciğeri bekleyen kediler gibi kımıldansa atlıycam üstüne.Ama gerek kalmadı. gelince koş dedi. kucağıma atladı. Koştuk tabi yapınca ben başladım çığlığa, aferinler, etiketler, bay bay çişler hava da uçtu. Sonunda olmuştu.Zafer benimdi.
     Neyse o gün (27 Ağustos) kaç kere gittiysek hepsinde yaptı. Üstelik kakası gelince koşup kendisi oturdu. Ama malesef akşam gezmeye gidince orada yapmadı ve bez bağladım. 2. gün gene evde çişini sürekli yaptı  ama kakasını yapmadı. Dün 3. gündü gene çişini sürekli yaptı fakat kakasını yapamadı çünkü gene kabız olmuş. Dün akşam Defne'nin kuzeni Beren'e gittik. 2. lazımlığımzı aldık bakıcı için tabiki. Orada da yaptı. Sonra gezmeye çıkınca bizimki ağaçları sulamak zorunda kaldı.
Şuanda öğlen uykusunda çişni yapmıyor. Fakat geceleri nasıl alışacak bilmiyorum. Dün gece kaldırdım malesef yapmadı. Acaba bir süre böyle devam mı etsem sonra alışır mı geceleri ?
Bizim çiş maceramız böyle. Her zaman ki gibi önemli olan hazır bulunuşluk. Nasıl zamanı gelmeden bir çocuğa konuşmayı öğretmiyorsak bunu da öğretmiyoruz.

27 Ağustos 2010 Cuma

KİTAP KURDU DEFNE

Bir çocuğun bu kadar kitaplara meraklı olacağını hiç düşünmemiştim. Ben ilkokul öğretmeniyim ve öğrencilerim o kadar az kitap okuyor ki! Okuma saatleri bir çoğu için işkence neredeyse. Bir ders aynı sayfaya bakıyorlar. İnanın bu duruma çok üzülüyorum. Acaba bu çocuklar 7 ayaşından önce kitaplarla tanıştırılsaydı okumayı severlermiydi?.. Bilmiyorum bir çok çözüm deniyorum  ama bu sayı 10 kişiyi geçmiyor.  Bu yüzden defne bu kadar çok kitaplar düşkün olunca şaşırıyorum. Çünkü günümüzün en az 1 saati mutlaka kitaplarla geçiyor. Eline alıp sürekli oku oku diyor. Bazen bakıyorum almış kitabı oturtmuş oyuncağını beni taklit ederek ona kitap okuyor. Acaba bu böyle devam eder mi?Bazen sıkılacak diye korkuyorum. 
    Ben kitapları hep çok sevdim. Nerede bir kitapçı görsem gezmek için bile olsa girip bakarım. Büyük alışveriş merkezlerinde ilk gittiğim yerler kitapçılardır.Almasamda girip bakarım. Dedim ya kitapları seviyorum. Belkide öğrencilikten alışkanlık. Kitap alacak kadar çok param olmadı. Kütüphaneden okuyordum sürekli. Kitapçılarda beğendim kitaplar kütüphaneye gelince hemen alırdım. (Aman kitapçılar duymasın).  
Defne den önce okurdum da ama şimdi sadece işe giderken otobüste okuyabiliyorum. Aslında hergün okuyorum ama Defne'nin  kitaplarını. Eminim Defne biraz büyüsün bende eski performansıma kavuşacağım.
                Evet fazla söze gerek yok. YAŞASIN KİTAPLAR!

Kızımın ilk kitabı yaklaşık 6-7 aylıktı aldığımızda. İlk başlarda biraz tadına baktı. Ama sonralaı sürekli oku oku diye yemek sofralarına kadar götürdüğümüz bir kitap oldu. Buradaki Dora herzamanki gibi Defne oldu. Kitapta annesine sarılmışsa bizde sarıldık, elini tutmuşsa biz de tuttuk. Kısacası kitabı haytımızla özdeşleştirdik. Bu kitabı kaç defa okuduk acaba... Artık ezberimizde Defne de ezberledi ama hala vazgeçmedi.

Tübitak kitapları için söylenecek çok söz bulamıyorum aslında. Gerçekten çok güzeller. Her açıdan harikalar. Bizim favori kitabımız "yağmurlu bir gün". Defne sürekli "şesiye" diye getiriyor.
Çiftlikte yeni kitaplarımızdan gerçekten eğitici ve öğretici. Doktorda ve Diş  Hekiminde de yeni kitaplarımızdan bu aralar en çok okuduğumuz "diş hekiminde" kitabı. 
Doktorda kitabına bundan önce takılmıştık. Bu kitap sayesinde Defne doktor korkusunu da yendi. Her doktora gittiğimizde zorla içeri sokuyorduk. En son gittiğimizde ise gitti doktorun kucağına oturdu. Kitapları seviyorum gerçekten ve en önemlisi kızımda çok seviyor.




Bu kitap çocuğun hayal gücünü geliştiren ve eğlenerek resimlerine bakacağı öğretici bir kitap. Kitabın sayfaları yarısına kadar kapalı altında o sayfada görülen resimle ilgili hayvan resmi çıkıyor. Bilmece gibi aslında. Biz çok seviyoruz. 
EŞLEŞTİRME VE KAVRAM KİTAPLARIM
 

Aslında bu kitabın görselleri ile hikayesi arasında pek uyum yok. Ben bu kitaptaki resimlere kendim hikaye uydurdum. Var olan hikayeyi kısaltım desem daha iyi. Kitaptaki kız Defne oldu, diğeri arkadaşı. Oyuncağını vermediği için arkadaşı küstü v.b bu kitap sayesinde Defne arkadaşları ile oyuncaklarını paylaşmaya başladı. küserler üzülürler diye benim duygusal kızım herşeyini vermeye başladı.



Bu Yaramaz Çağlalar kitabının içi o kadar güzel meyvelerle dolu ki insanın iştahını kabartıyor. Görseller çok iyi. Masalımsı bir anlatımı var. Çocuk hem meyveleri tanıyor hem nasıl evimize geldiğini öğreniyor. Sonunda tabi bu yaramaz çağlalrın nasıl kayısıya dönüştüğünü de. Biz bu yaz bu kitabın uygulamsını yaptık. Ananesinin bahçesindeki yaramaz çağlalar büyüdü ve çok güzel tatlımı tatlı kayısılar oldu. O yüzden Defne  kitabı alınca "çağla büyücek kayısı" diyor. Kırmızı balık ise deniz canlılarını öğretmek için güzel kitap. Bununda görselleri çok iyi renkler çok canlı. Bir de Balıkçı Hasan'ı  işe katınca eğlenceli oluyor.
y

25 Ağustos 2010 Çarşamba

RENKLERİ GRUPLAMA

Defne renkleri öğrendiğinden beri sürekli bu etkinliği yapıyoruz. Ona renkleri öğretmek için herhangi bir çabada bulunmadım kendi kendine öğrendi. Aynı şeklide ona kadar saymayı da (8 hariç). Oyuncaklarını oynarken kırmızıyı ver, moru at, yeşili koy gibi kelimeler kullandım sürekli bir baktım istediğimi doğru yapmaya başladı. İlk konuşmaya başladığı dönmelerde söylediği  kelimelerden birisi "mor" oldu.. yaklaşık 2-3 ay öncesinde bütün renkleri tanıyordu.
  Bu oyunu oynarken ise  renkli oyuncakları sepete dolduruyoruz. Sonra Defne onları renklerine göre gruplara ayırıyor. Arada legoları takıyor. Çay yapıyor ama sonuna kadar bitiriyor.

AYNISI

Benim tatlı kızım yaklaşık bir  iki aydır sürekli bir şeylerin aynısını arama çabasında. Renkler olsun herhangi bir şekil olsun benzetme yetneği müthiş. Geçenlerde tv seyrederken orada rüzgar güllerinden söz ediliyordu elektirik santarllerini gösteriyordu.  Bak kızım bu rüzgarla çalışıp elektrik yapıyor dedim. Bizdeki vantiratörü gösterip "AYNISI AYNISI" diye bağırdı çok şaşırdım....
Şimdiki çocuklar gerçekten harika!

İÇ ORGANLAR ETKİNLİĞİMİZ

http://montessoriegitimi.blogspot.com
İç organlarımızBunlar sevimli iç organlarımız

Bu etkinliği uzun süre kafamda düşündüm. Çünkü Defne gibi  küçük bir çocuk nasıl  ve ne kadarını algılayabilir diye.  O yüzden biraz gecikti. Yapalı bir iki gün oluyor ama yazmaya fırsatım olmadı. 
D efne daha önceden kalbimizi ve yerini biliyordu. Zaten şeklini heryerde görünce kalp kalp diye bağırıyor  ya da  göğsüme yatınca tık tık diye kalbimi ifade ediyor. Bu yüzden kalbimizi anlatırken hiç zorlanmadım. Aslında sadece midemizi ve kalbimizi düşünmüştüm. Resimlerini  daha dikkat çekici nasıl çizerim derken internette bir sitede buna benzer resimler gördüm. Orada akciğerler ve beyin de vardı. Bende onları da ekledim. Resimler kopyalanmadığı için bakarak çizdim.
    Sonra bir siteden yiyecek resimlerini indirdim. Açıkçası çizmek çok zamanımı alacaktı. Sonra onlardan ilgisini çekenleri kestim. Bir de kartondan çocuk hazırladım. 
    Önce organlar hakkında konuştuk. Sonra ona resimlerini göstererek neler olabileceğini sordum. tabiki kalp hariç bilemedi. Bunun bebeğin kalbi olduğunu ve yerine koymasını istedim. Tam koyamadı tabi. Sonra mideye geçtik. Yemeklerin karnımıza gittiğini biliyor zaten.( Bu konu birkaç ay önce açıldığında  bak yemeğin kanına gitti dediğimde kazağını kaldırıp altına bakmıştı.) Orada mideye gittiğini söyledim. Sonra bu obur midenin içine kağıttan yiyecek ve içecekleri koyduk. 
    En güzeli beyindi. Resmi gösterip bu ne diye sorunca bulut bulut  dedi. Beynimizin ona uyumasını, yemek yemesi gerektiğini söyleyan kişi olduğunu söyledim  ve yerini gösterdim. 
    Akciğerler için ise yere yatıp nefes alınca gösümüzün şiştiğini, verince indiğini gördü. Sonra aynısını kendisi yaptı. Yerine ben taktım. Aslında akciğerleri pek sevmedi galiba.Pek ilgilenmedi.
  Sonra bunları kendi üzerine yapıştırdık. 
Akşam babası kalbin , miden beynin nerede deyince yerlerini gösterdi.
 Eğer yapmak  isterseniz biz eğlendik  çokta kolay.Bu beni yayınladığım ilk montessori etkinliği. Diğerlerinde blog oluşturmadığım için malesef kayıtlı değil.  Vakit buldukça onları da ekleyeceğim.

21 Ağustos 2010 Cumartesi

ANNE OYUNCAKLARINDAN 2

Kızım için boş zamanlarımda yapmaya çalıştığım birkaç oyuncak.
Defne bu minderi çok seviyor. Sürekli üstünde. oyuncaklarını bunda uyutuyor.



             Defne doğduğu zamanlarda oyuncak almak konusunda çok zorlanıyordum. Biliyorsunuz şu Çin malı oyuncaklarının bir sürü yan etkisini ve zararlarını görüyoruz. Bu yüzden kendim oyuncak yapabilirim diye araştırmaya başladım. Yukarıda gördüğünüz maymunları, ayılı yastığı, tavşanı ve pengueni internetten bulup yaptım. Bazılarının yapılışı vardı bazılarını ise resmine bakarak kağıda çizdim ve yaptım. 
Minder ve pembe bebek ise tamamen benim fikrimdi. bebek defne daha 40 günlükken yaptığım bir bebek. minderi ise 4-5 ay önce yaptım. Minderin tasarımında aslında kumaşın yetişmemesi sonucu ortaya çıktı. evde artık kumaşlar vardı. Bir türlü minderi tam kaplamayınca ortaya deniz manzaralı minderimiz çıktı. 
              Tabi oyuncak yapmamdaki en önemli etkenlerden birisi ona herşeyin yapılabileceğini  kavratmak. Şuan da inanılmaz bir toplumda yaşıyoruz. insanlar deli gibi tüketiyorlar. fakat üreticilik neredeyse yok. ben çocuğumun sadece tüketen insanlardan olmasını istemiyorum. yeri geldiği zaman elindekilerle yetinmesini de bilmeli eynı zamanda elindekilerle yenisini de yapabilmeli. belki de bu yüzden evde oyuncak yapmayı daha çok seviyorum. sadece tüketmemek için.Bu yüzden oyuncak yaptığım zamanlar Defne'nin uyanık ve yanımda olduğu zamanları tercih ediyorum.
                  İnanın bir çocuk için oyuncağın ne kadar güzel olduğu ya da hangi marka olduğu önemli değildir.O bunu algılayamaz. Dört tane tekeri yan yana koyup verin onunla araba diye saatlerce oynar yada bir kumaşa 2 göz bir bir burun çizin eminim bebek diye onu sever. Önemli olan çocuk için işlevidir. Bebek bebektir, araba araba...

19 Ağustos 2010 Perşembe

DEFNE VE KUŞ SEVGİSİ

Defne her zaman ki gibi sabah 7 de uyandı. Gece uykuları malum zaten. 20 aylık oldu hala 2-3 defa kalkıyor ve uzun süre uyumuyor. Önceki haline bakınca şükrediyorum aslında. Daha 1 ay öncesine kadar sabaha kadar 10 defa kalıyorduk. Aslında uyumuyorduk desem yeridir. Üstelik  bir çığlıkla uyanıyor, ağlıyor ve susturamıyorduk. Açıkçası memeden kesince biraz daha rahat ettik galiba. Ama hala bu kadar çok kalkması ve zor uyuması normal mi acaba. Çevreme bakıyorum. Yeni doğmuş bebekler bile 2-3 defa kalkıyor. Biz defne yeni doğduğu günlerde nerdeyse hiç uyumuyorduk. Yarım saatte bir kalkıyordu. Doğduğu  gece bütün hastene başımıza toplandı. Zaten karnımdayken belliydi. Son 3 ay gece dörtte uyanıyordum ve bir daha uyku yok. Kısacası benim kızım tam bir uyku düşmanı. 
Acaba diyorum. Anne bütün zamanımı seninle geçirmek istiyorum. uymaya gerek yok mesajını mı veriyor bana.
     Neyse konumuza döneyim. Sabah kalkınca hadi bahçeye indireyim seni dedim. O arada karga gördü. ekmek deyince...
Ben sürekli cam kenarına ekmek parçaları koyuyorum. Kuşlar, kargalar sürekli geliyor. Defne de alıştı tabi. Bizde evdeki bayat ekmekleri aldık bahçeye indik. Defne ekmekleri koparıp parmaklıkların kenarına koydu.Sonra parka gitik.  yarım saat sonra baktığımızda  bir tane kırıntı bile yoktu.
Bu işin kötü yanı ekmek yemek istemeyince kuşlara ver diyor  :))

ÇUKUMLU KURABİYELER

Bunlarda çukumlu kurabiyelerimiz.
Sonra benim tatlı kızım kendisi gibi tatlı kurabiyeleri yedi. Tabi yanında annesinin yaptığı orjinal ve hiç katkısız kayısı suyu ile beraber.



Her anne ve kız gibi biz de dün ilk kurabiyemizi yaptık. Defnem çikolatayı çok seviyor bizde bu yüzden çukumlu kurabiye yaptık. Adı neden çukumlu derseniz. Defne konuşmaya başladığı sıralar sofrada çikolata gördü ve çukum çukum diye bağırınca  çikolatanın adı çukum kaldı. Gördüğü her kakolu şeye çukumlu demeye başladı.Bu yüzden bizde çukumlu kurabiye yaptık.  
Sanırım yaparken çok eğlendi. İşini de bir ciddiyetle yaptı ki sormayın. en  çok çiçekli kalıbı sevdi. Bu yüzden çiçekli kurabiyelerde hep defne'nin parmak izi var.  Eşim bile tatlıyı sevmezken.Kızının kurabiyelerinden yedi. Bu arada kuarbiyeler gerçekten çok güzel olmuştu.
Önce hamuru yokladı. Sonra yumuşak yumuşak diye söylendi.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Masamızda geldi



Defne'ye ne zamandan beri masa almak istiyordum. Şu ikea masalardan. Sonunda aldık. İyi ki almışız. Defne dünden beri sürekli masada ve kitap okuyor. 
Defne zaten kitap okumayı çok seven bir çocuk. Oturup nerdeyse  30-40 dakika kitap okuyabiliyoruz. Tabi aynı kitapları okumaktan sıkılınca sürekli kitap alıyoruz. Kitapları genelde montessori eğitimine yazan arkadaşların yorumuna göre almaya çalışıyorum. Defne nerdeyse bütün kitaplarını seviyor. Her oturduğumuzda hepsini baştan sona okuyoruz. 
Daha sonra bu  itaplar hakkında ayrıntılı bilgi verebilirim.
Bulaşık makinesini hiç yalnız boşaltamıyorum. Sesi duyunca koşuyor. Burada 16 aylıktı. Ama hala bana yarım ediyor. Bilmiyorum acaba tabaklar renkli ondan mı?

Hamarat kızım

Bu defne 16 aylıkken.


Bu dün (17 Ağustos).
Benim kızım çok becerikli ve çok hamarattır. Bana bütün ev işlerinde yardımcı olur.Daha 10 aylıkken(emekliyordu) çamaşır sepetinden  çorapları alıp sirkeleyip bana veriyordu. Şimdi büyük çamaşırlarıda sirkeleyebiliyor. Bazen toplarkende yardım ediyor. Çamaşır telinin altına geçip kıyafetleri çekiştiriyor.(Umarım böyle devam eder :)))))
Bunun için zaman ve çok sabır gerekli. Ben herşeyi öğrenmesini istiyorum. Kendi doğal ortamında ve bunun için uğraşıyorum.
Herşey kızım için.......

ANNE OYUNCAKLARINDAN


Bu ne zamandır yapmak istediğim fakat bir türlü malzeme bulupta yapamadığım bir oyuncaktı. Ahşap boncuklar alıp  yapmayı düşünüyordum. Fakat koskoca Pendik'te bir boncukçu bulamadım. O yüzden evde olan plastik küçük boncuklardan yaptım. Fakat defne boncukları geçirmekte çok zorlandı.Çünkü parmak kasları buna müsait değildi. Doğal olarakta sıkıldı. daha sonraki yaşlarda eminim zorlanmadan yapabilir. Şimdi ilk işim bir boncukçu bulup kocaman ve ahşap boncuklardan almak.

16 Ağustos etkinliğimiz

Aslında nerden başlıyacağımı ne yapacağımı tam olarak bilemiyorum. Şuana kadar yaptıklarımı mı anlatsam yoksa şimdi yaptıklarımı mı? Bir günde bile neler yapıyor bu minik kız. Ne kadar çok değişiyor. 20 ayda okadar çok yol aldık ki... Hepsi fotoğraflı.  Ama hiç yazmadım  nedense.  Şimdi keşke yazsaydım diyorum . En azından şimdi daha kolay olurdu. İlerde küçük kızım bu sayfalara baktığında neler hissedicek  acaba. Anne! Neden doğduğumdan beri yapmadın der mi? Ya da ne gerek var? Olsun genede çok geç kalmış sayılmam en azından bundan sonrası için. 
                                            2 gün önce yaptıklarımız, yazmaya vaktim kalmamıştı.
EŞLEŞTİRME KARTLARI İLE OYUN

İLK YIRTMA YAPIŞTIRMA ETKİNLİĞİMİZ

Kağıtları ben yırttım o yapıştırdı. elişi kağıdı olduğu için yırtamadı.

Tabi biraz yardımım oldu boşlukları doldurması konusunda.
 

Defne ve tatil

17 Ağustos 2010 Salı

DEFNE VE TATİL
Bu sene cesaret edip tatile çıkalım dedik( 1 ay önce). Aslında nasıl olacağını tahmin ediyorduk. Çünkü Defne zor bir çocuk. Yemek sorun,uyku sorun,insanlarla iletişim sorun... Bunlara rağmaen Ölüdeniz'e gittik.
Öncelikle ölü deniz anlatılanlar kadar  da güzel gelmedi bana. Denizi temiz fakat birden derinleşiyor. İyi bir yüzücü değilseniz küçük bir alanda yüzmek zorundasınız. Üstelik çok kalbalık. Açıkçası beğenmedim. Ben daha sakin yerleri seviyorum üstelik burada o kadar çok turist var ki inanın Türkseniz sizinle ilgilenmiyorlar. Yani asıl yabancı sizsiniz..
Neyse benim tatlı kızım 3 gün boyunca süt haricinde hiç bir şey yiyip içmedi. Tabi dönüşte kabız oldu.
İlk gün ne denizden ne de havuzdan çıkarabildik. Feryat figan akşam odaya zor götürdük. Sonraki günlerde ise denize gittik fakat bir türlü memnun edemedik. Malesef çocuk havuzunun dışına çıkmadı. Üstelik beni de başından ayırmadı. Yani bende bütün gün çocuk havuzunda çocuklarla beraberdim. Çıktığım anda bizimki başladı ağlamaya. Bütün otel bizi tanıdı. Defne sayesinde.
İşte böyle bir tatildi.  Bir daha defneyle tatile nasıl cesaret ederiz bilmiyorum. umarım o eğlenmiştir.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Dokun-hisset-öğren kartlarım

Burada ise traktörün tekerlerini mause ped'in alt yüzeyinden  gerçek tekerlek gibi oldu. 
Portakalın yüzeyi ise turuncu tülden pütürlü pütürlü...
Şemsiye ise orjinal şemsiyeden yapıştırma. Çünkü şemsiyem kırılmıştı.
Alttaki ise Defne'nin babası, ilk yaptığımdan beri baba demekten vazgeçmedi. Alıp alıp öpüyor. Bunda ise babamızın kot pantalonu gerçek kottan.
 Birkaç tasarımım daha var ama yapmak için fırsat bulamadım en kısa zamanda tamamlamaya çalışıcağım.
Herşey Defne ve onun geleceği için....
Seni çok seviyorum tatlı kızım....
Burada ise bale ayakkabılarında kurdela kullandım. Kuzu da ise pamuk...